25 Kasım 2009 Çarşamba

NOTLAR...

DARBEYE KARŞI ÇIKANLARLA DARBE YAPANLARIN ORTAK NOKTASI
Amerika'dan icazet almadan hiçbir şey yapamayacak olmaları. Türkiye'de yapılan darbelerin Amerikanın isteğiyle yapılmadığını iddia eden var mı? Yani bugün geçmişte yapılmış olan askeri darbelere karşı çıkan insanlar, gerçekten darbelere karşı olduklarından mı, yoksa Amerika şu an bunu istediği için mi böyleler? Şunu anlamak lazım; bu ülkede ABD'yi arkasına alan darbe de yapıyor, darbecileri içeri de tıkıyor. İş, ABD'nin hangisine yol göstereceğinde. Vah, zavallı ülkem.
Hem sahiden o kadar darbeye karşılardıysa neden şu son zamanlara kadar yıllar boyunca dut yemiş bülbüle dönmüşler, öyle değil mi ama? Darbe, evet, hiç iyi birşey değildir, çünkü halkı susturmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Ama darbeye karşı çıkanlar, aslında bunu kendi darbelerini yapmak için yapıyorlarsa onlara da "hopp!" diyebilmelisin. Eğer askeri darbeyle sivil darbenin birbirinden bir farkı olmadığını göremiyorsan da, o senin körlüğün, yapacak birşey yok.
CHAVEZ-AHMEDİNECAD BULUŞMASI
Venezüella'nın sosyalist lideri Hugu Chavez, şeriatla yönetilen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ı ülkesinde son derece sıcak bir şekilde karşılayınca, anti-emperyalist duruşun farklı düşünceleri nasıl da bir araya getirdiğini düşündüm. Hugo Chavez ile Mahmud Ahmedinecad arasında siyasi zeminde bir benzerlik olamaz kuşkusuz; ama iş dünyadaki haksızlıklara, bir ülkenin diğerleri üstünde kendi çıkarları için bağnazca egemenlik kurmasına gelince, sosyalist ya da şeriatçı olmaktan ziyade buna karşı çıkabilmek yürekliliğini gösterebilmek daha önemli hale geliyor. Neden hiçbir Türk lideri Hugo Chavez'le resmi temaslarda bulunmuyor acaba? Yoksa Amerika'nın kızmasından mı korkuyorlar?
AYNI TERANE
Türk siyasi tarihinde demokrasi, hep kutuplaşma (demokrasinin ruhuna uygun olarak) halinde kendini göstermiştir de, kutuplar bir türlü ekonomik temelli sınıflara dayanmamıştır. Bunun sonunda ise 80 darbesine kadar bazı istisnalar hariç sol batılı değerleri, sağ ise muhafazakar değerleri sahiplenmiştir. 80'den sonra ise iş, ya laikliği savunanlarla dini değerleri öne çıkartanlar, ya da Türk-Kürt ayrışmasına dayanan saçma sapan bir mücadeleye dönmüştür.
DSHP diye bir parti kuruldu geçen gün. Bu parti, DSP'nin içinden Rahşan Ecevit'in yanında yer alan kişilerin kurduğu bir parti ve genel başkanlığına da saygın gazeteci Hulki Cevizoğlu getirildi. Cevizoğlu'nun ilk açıklaması, "Atatürk'ün çizgisini korumak..." üzerineydi. Bu da, o çok bilindik Atatürk'e karşı olanlarla Atatürkçü olanlar arasındaki sunni bir kutuplaşmaya işaret ediyor.
Yahu, bu ülkede siyasetçiler ne zaman anlamsız tartışmaları bırakıp iş yapacak?
Gel de 'aynı terane...' deme...

Hiç yorum yok: