2 Kasım 2009 Pazartesi

EDEBİYATIN HAZ DURAKLARI-2 (HAMDİ KOÇ-MELEKLER ERKEK OLUR)

Nereye koyacağınızı bilemediğiniz bazı romanlar tuhaf bir biçimde sizde farklı tatlar bırakabilir. Hamdi Koç'un "Melekler Erkek Olur" romanını da bazı yönlerden eksik, ama bazı yönlerden çok başarılı buldum. Roman sanatının edebi bir kaygı taşıması gerektiği düşünüldüğünde, Melekler Erkek Olur'un çok güçlü olduğu söylenemez; ancak etimolojik bir şahaser yaratmak niyetinde değil de, olanı ortaya sermek amacı güdüldüğünde, roman oldukça etkili.
Roman, okumuş da büyük adam olmuş misali hayatta maddi anlamda her istediği şeyi elde etmiş Murat Bey'in hikayesini anlatıyor. Bir finans şirketinde üst düzey yönetici olan Murat Bey, aşklarının üniversite yıllarına dayandığı karısıyla mutlu mesut yaşarken, ansızın bir arayışın içine sürüklenir. Önce şirkete yeni giren Selma isimli bir kadınla ilişkiye girer, sonra karısına boşanmak istediğini söyler ve sonra bu sefer şirketten gene okul yıllarından bir arkadaşı olan kadına ilan-ı aşk eder. Her işini parasının gücüyle halletmeye çalışan Murat Bey, okuyucuya roman boyunca tipik bir sonradan görme açgözlülüğüne kapıldığı hissi uyandırıyor. Romanda vurgulanan bu durum, aynı zamanda Türkiye'de 1980'lerde doğmaya başlayıp, 2000'li yıllarda ikinci kuşağının piyasaya sürüldüğü yeni bir burjuvazi sınıfının temel niteliğine işaret ediyor ki, bu da paranın tek gerçek güç haline getirilmesinden başka birşey değil. Öyle ki, romanın bir yerinde Murat Bey, Von Hayek hayranlığını dile getirir. Von Hayek, neo-liberalizmin en vahşisini savunan bir ekonomist ve denetimsiz bir serbest ekonominin mimarlarından Demir Leydi lakabıyla anılan eski İngiltere Başbakanı Margeret Teatcher'in en çok etkilendiği yazar. Murat Bey'in Von Hayek hayranlığında ortaya konan ince detay, ana karakterin özünün sağlamlaşmasına yol açmış ve bu Hamdi Koç'un romanını başarılı kılan etkenlerin başında geliyor.
Romanın başarıyla ortaya koyduğu bir diğer şey de, okuyucuya kuşaklar arası değişimi ve etkileşimi güçlü bir şekilde hissettirmesi. Eski-yeni değerler (Murat Bey'in annesinin başarılı tasviri ile Murat Bey'in büyük adam olmuş hali) romanda bazen çatışırken, bazen de bir araya (annesi hastalandığında Murat Bey, değerlerine bağlı bir Türk erkeği olarak annesinin en iyi tedaviyi görmesini sağlar) geliyor. Murat Bey, mütevazi bir Anadolu ailesinin çocuğu olarak gelir dünyaya; romanın geçtiği zamanda ise güçlü bir yönetici olmuştur artık. Yaşam biçimini kendi sınıfının dayattığı biçime uydurur; artık sistemin bir adamıdır.
Ancak bu durumun getirdiği sıkıntılar Murat beyin içini kemirmektedir aslında. Mutsuzdur evet; ama mutsuz oldukça sisteme daha çok sarılır. Gidip yeni ve lüks bir daire kiralar, parasının elde edebileceği herşeyi elde etmeye çalışır. Üniversite yıllarından arkadaşı olan iş arkadaşını elde etmek ister, çünkü okul yıllarında kendisi parasızken, kız başka, parası ve arabası olan erkeklerle gezip tozmuştur. Sistemden intikamını, onunla ilişkiye girerek aldığını sanır böylece. Sonuç ise, hiç bitmeyen bir arayış ve herşeyi elde ettiğini sanırken hiçbir şey elde edememiş olabileceği hissinin verdiği korkunç acı olur.

Hiç yorum yok: