16 Kasım 2009 Pazartesi

EDEBİYATIN HAZ DURAKLARI-3 (PASCAL BRUCKNER-GÜZELLİK HIRSIZLARI)

İnsanlar arası ilişkilerde iletişimin en beliryeci faktör olduğu çağımızda, bu iletişimin önemli bir unsuru da, tüm bazı itirazlara karşın fiziksel 'güzellik' olgusu. Bir meta olarak güzelliğin varlığı, sanayi uygarlığının ortaya çıktığı dönemlere dayansa da, son elli yıldır kozmetiğin ve modanın başlı başına bir ekonomi dalı haline gelmesiyle daha çok önem kazandı. Öyle ki, çağımızda bir kadın güzelliği dahi, "Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır," sözünün tarif ettiği kalıba, kapitalist mantığın gıdıklağı tüketim içgüdüsünün derinliğine indirgenmiştir. Günümüzde bir iş görüşmesinde fiziksel olarak daha güzel olanın diğerine göre daha avantajlı olduğu ise yadsınmaz, ama acı bir gerçek.
Pascal Bruckner, Ayrıntı Yayınlarından çıkan ve maalesef şu an yeni baskısı yapılmayan "Güzellik Hırsızları" isimli romanında işte bu "güzellik fetişizmi" olgusuna el atıyor. Romanda bir çift dağ tatili sırasında kaybolur ve sonra şans eseri gördükleri bir eve sığınırlar. Ev sahipleri son derece tuhaf bir karı-kocadır ve bu dikkatlerinden kaçmaz. Ve roman ilerledikçe okuyucu da, bu tuhaf karı-kocanın sırrını öğrenirler: Daha baskın olan koca, yeryüzünde güzelliğin bir lanet olduğunu düşünür ve bunu ortadan kaldırmak ister. İşte bu yüzden genç ve güzel kızları kendisine kurban seçerek dağ evine kaçırır, sonra da mahzene benzer bir yere kapatır onları. Sadece karınlarını doyuracak kadar yiyecek verir güzel kurbanlarına; ancak kitap okumak serbesttir. Sıradan bir psikopat olarak değerlendirelemez romanın bu tuhaf adamı. Yaptıklarının her birinin bir amacı vardır ve bunu sırlarının ortaya çıkmasından sonra evlerine gelen çifte bir bir anlatır. Hatta konuk kadın çok güzel olduğundan onu da "kurutmahane" adını verdiği mahzene kapatır. Eyleminin en erdemli amaçlarından birisi olarak, bu güzel insanların "kurutmahane" de zaman içinde çirkinleşerek, kendi gerçek benliklerini bulacaklarını, yüzlerindeki sahte maskeden kurtulacaklarını düşünür. Çünkü bu insanlara bahşedilen karşı konulamaz fiziksel güzellik, onları olmadıkları başka birisine döndürüp, kendilerinden uzaklaştırmaktadır. Toplumsal yaşantılarında ise bu güzelliğin avantajlarından fazlasıyla yararlandıklarından, hiçbir zaman kendilerini bulamazlar. Bu insanlara yardım ettiğine inanır yani kahramanımız: onlara "kurutmahane" de bulundukları süre boyunca bir zarar vermez, hatta amaç yerine getirildiğinde, çirkinleşip gerçek benliklerine kavuştuklarında onları ait oldukları toplumun içine salar.
"Güzellik Hırsızları" felsefenin arka plana düştüğü çağımızda, güncel bir olguyu felsefi bir açıdan ele alarak büyük bir iş başarıyor ve hiçbir şey anlatmayan tonla romanın içinde tozlu raflarda kalsa da kendine bir yer buluyor.
Görmek isteyene...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ilk fırsatta okuyacağım.
teşekkürler:)
Bilge