16 Mart 2009 Pazartesi

METAFİZİK YALNIZLIK

Başlığa bakıp ta...
Yalnızlığın fiziksel boyutuyla ilgilenmeyen bir yalnızın yalnızlığını yazacağım sanılmamalı. Metafizik yalnızlık asla klasik bir yalnız kalma durumu değil kuşkusuz. O tam tersine, insanların içinde olma sıkıntısına karşı bir panzehir. Yani aslında, algıladığımız fenomenlerin aksine, duru bir yalnızlığın ta derinlerinde değil, kalabalık içinde var olabiliyor ancak. Ve felsefenin bu konuya el atıp atmadığı konusunda bir uzlaşmazlıkta söz konusu. Felsefenin konusu için değil, başlı başına felsefe için gereklidir metafizik yalnızlık.

Sıkıntı, yani yaşamı anlamsız ama boşvermiş insanın sıkıntısı, işte bu noktada başlıyor: çünkü bunu başaramayan, doğasının ötesinde yalnız kalamayanlar anlam veremiyor hayata. Üstüne üstlük, ona (hayatın ta kendisine) "a priori" anlamlar yüklüyorlar, birazda kadere bağlı ya da bağımlılar.

Felsefeye dön! Düstur anlamsız ve boş kaçabilir kimine göre. Bu kişilerin sığındıkları temel argüman açıkça ortada: O (felsefe), çağının çok gerisinde kaldığında ısrar ediyor görünmektedir. Oysa bu bir yanılgı, sadece ve sadece insanın kendisinin yaratmış olduğu bir yanılgı. Çünkü felsefe çağının moda düşüncelerine göre hareket etmez, kendi gelişiminin yasaları insan topluluklarının yaşayışından özgündür herşeyden önce. Bağımsız düşünce ve bunu besleyecek olan metafizik yalnızlıktır felsefenin öldüğünü iddia edenlere yanıt vermek için en güçlü tezleri doğuracak argümanlar.

Düşüncenin esnekliği onun birisinin öldüğü zaman hemen yeni doğanını takip etmesinden ileri gelir ki, esas ölmez olan budur. Düşünce ölmediği zaman, felsefenin öldüğü ilan edilemez ki, düşünceyi öldüren moda yaşam biçimlerinin dünyadaki bir kısım insanlar arasında fırtınalar estirdiği çağımız, bunu destekler nitelikte diğer düşünenlerin eline büyük bir koz vermiş oluyor. Etki-tepki düalizminin biçimsiz bir yansıması; ama asla felsefenin dışında değil ve algımızın tam odağında. Varlığı soyutlama kuşkusundan ise ikircikli bir şekilde kendisini koruyor. Ne tuhaf ve ne ilginç: Hem dengede, ama aynı zamanda sallantıda; yok oluşa değil de, daha çok varlığımızın ispatına hizmet ediyor sanki. Bir de, anlamsızlığın ortasında oluyor tüm bunlar üstelik: metafizik yalnızlığa düşen kişi, anlamsızlığın üstüne çıkmak üzeredir, belki de çıkmıştır, kim bilir, ayrı bir düşünce konusu olabilir bu. Fakat bir adımdır herşeyden önce, niteliğinin öneminin olmadığı bir eylem. İçsel bir konuşma yoluyla değil, uzak, ta içten gelen bir tepkime ile kuşkusuz.

Yalnızlığın biçimleri üzerine bir deneme okumuş değilim. Hatta buna kafa yoran olmuş mu bilmiyorum. Yalnızlığın biçimleri ne demek ki? Metafizik yalnızlık düşüncesinden doğurmuş olduğum bir fikir bu. Yalnızlığın bölünebilir olduğunu ispatlamaya çalışıyorum. Sonunda ise ürettiğim biçimler arasında bir taraf tutacağım.

Böylesi bir yazıyı kaleme almam ise, salt materyalist dünyadan fiziksel bir kaçısın ötesine geçmek istememden kaynaklanıyor sanırım.

Hiç yorum yok: