8 Ekim 2009 Perşembe

ZENGİNLİK NEDİR?

Zenginlik nedir?
Her türlü metayı elde etmeye yarayacak bir maddi güce veya geniş bir nüfuza sahip olmak mı?
Kuşkusuz, kapital çarkın dişlileri arasında yaşamını sürdüren ve aslında gerçek yaşamın biraz uzağında olan birisi için zenginliğin en büyük belirtileri bunlar.
                                                                            Yüzeysel zenginlik...

Aslına bakılırsa, zenginliğin maddi refahla ilgili olmadığı felsefi açıdan ispatlanabilir bir şey. Aslında bunun için, biraz matematikten dahi yararlanabiliriz.
Şöyle ki…
Zenginliği ( maddi zenginlik ) artı bir değer olarak ele alalım. Yani zenginlik olumlu çağrışımlar yapan, yaşamımızda olmasını isteyeceğimiz bir şey. Peki mutluluk? O da arzulanan, artı bir değer. Yani insanoğlu hem zengin hem de mutlu olmayı isteyen bir varlık. O halde bu iki artı değerin, zenginlik ve mutluluğun teoride birbirine denk olması gerekirdi.
Yani…
Zenginlik = Mutluluk
Yanılgıya dair bir denklem olsa gerek bu. Bu denklemin yanlış olduğuna birçoğumuz eminizdir.
‘Yanılgının denklemi’ doğru olmuş olsaydı, zenginliğin mutluluğu, mutluluğun ise zenginliği getirmesi gerekirdi, oysa durumun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Maddi refah içinde yaşayan birçok mutsuz insan olduğu gibi, mutlu olmasına karşın hiçbir zaman zengin olamamış insanlarda var.

                                          Gerçek zenginlik için kendi değerlerimizi belirlemeliyiz.

O halde, gerçekte zenginlik ile mutluluk arasında birbirini tamamlayan bir denklik, uyumlu bir birliktelik yok. Hatta zaman zaman, birinin varlığı diğerinin yokluğuna neden olduğundan, zıt taraflarda yer aldıklarını ve genellikle birbirlerinden bağımsız kavramlar olduklarını söyleyebiliriz.
Zenginlik EŞİT DEĞİLDİR mutluluk.
ZENGİNLİK
( Peki bu aradaki koca boşluğu dolduracak şey ne? )
MUTLULUK
Maddi zenginlik bizi mutluluğa ( durumu, ‘insanoğlunun yaptığı bütün eylemlerin ardında mutlu olma isteği yatar’ şeklinde ele alırsak ) götürmediğine göre ne yapmalıyız?
Hiç kuşkusuz, ilk önce, zenginliğin maddiyatla olan ilişkisine dair olan inançlarımızı bir kenara itmekle işe başlayabiliriz.
Zenginlik, yalnızca maddi olarak algılanmadığı zaman gittikçe göreceleşir ki, çeşitlilik anlamına da geldiğinden, zenginliği bir tek maddiyata bağlamanın yanlışlığı buradan bellidir.
Yani…
                                                                                        Felsefi zenginlik...
Zenginlik = Çeşitlilik, olduğuna göre, o da = Yaşamdan duyulan haz, olmalıdır.
Bir insanın kendini zengin hissedip mutlu olabilmesi için salt sağlıklı bir yaşam sürüyor olması bile kimi zaman yeterli olabilir. Epikürcüler ve Kinikler insanlık tarihinin gördüğü en mutlu insanlardı. Bu filozoflar, mutluluğun ve zenginliğin yaşamdan alınacak hazda olduğuna inanırlar, her türlü maddi zenginliği umursamazlardı.
Modern zamanlarda Epikürcülük var olamaz mı?
‘Çağdaş Epikürcülük’ insanı zengin kılabilecek bazı davranış modellerine şunları örnek verebilirim:
Felsefeyle ilgilenmek.
Kitap okumak.
Bohemlik.
Yaşamla alay edebilmek, ondan korkmamak.
Aşık olmak.
Acı çekmek.
Dibe vurmak.
Beş parasız olunan dönemler yaşamak.
Nedensiz yere vapura binmek.
Küba’da çiftçilik yapmak.
Arjantin’de tango yapmak.
Yalnız başına şehirde turalamak.
Dilencilerle muhabbet etmek.
Delilerin davranışlarını incelemek.
Spor yapmak.
Yediğin yemeğin her lokmasının tadına varmak.
Haline şükretmek.
Mülkiyetçiliğe karşı olmak.
Özgür ruhlu olmak.
Serseri ruhlu olmak.
Düşünmek.
Şarap içmek.
Ruhunu okşayan müzikler dinlemek.
vs… vs…. listeyi sizde uzatabilirsiniz.
Herkesin böylesi bir listesi olması, neden o insanın kendini daha zengin hissetmesine yol açmasın ki?

Hiç yorum yok: