14 Ekim 2009 Çarşamba

TÜRKİYE'DE SİYASİ PARTİLER NEDEN KAPATILIR?

Bir kere şu yanılgıyı düzeltmek lazım: Türkiye’de siyasi partiler, anti-laik olduğu için değil, batı karşıtı olduğu için kapatılır. Bir diğer deyişle söyleyecek olursak, geçmişte kapatılan, sözgelimi Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi gibi partilere baktığımızda, bu partilerin laiklik aleyhtarı oldukları için kapatıldıkları bir yanılgıdır. Bu partiler ve geçmişte kapatılan diğer sosyalist partilerin kapatılma nedenleri, aslında düpedüz batıya karşı, anti-emperyalist bir tavır içinde olmalarıdır.
İyi ama…
Bizim cumhuriyeti kurmak için verdiğimiz savaş batılıların emperyalist politikalarına karşı değil miydi? Evet, bunda hiçbir şüphe yok. Ancak Mustafa Kemal ölür ölmez, cumhuriyetin anti-emperyalist ve bağımsız duruşu başka bir şeye dönüştürülüyor: İçerde oligarşik bir bürokrasi yönetimine, dışarıda ise batıya bağımlılığa. Hatta bu devlet politikası haline getiriyor. Ve daha da acısı, bunu Atatürkçülük diye lanse ediyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin devlet politikası 38’den sonra geriye, Tanzimat’a dönüşü ifade eder; yani batı taklitçisi bir batıcılık anlayışını. Oysa Mustafa Kemal “Muasır Medeniyet seviyesini yakalamak” hatta onu geçmek diyor, hedefi öyle koyuyor. Fakat bu uygarlık düzeyini yakalama işini kendimizin kotarması gerektiğine inanıyor, yabancıdan hayır gelmeyeceğini gayet iyi biliyor. 6 Mart 1922’de diyor ki mesela: “…Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin?”
İş böyle olunca, yani Kemalizm 38’den sonra özünden arındırılıp, halkla birlikte el ele yapılmış bir devrim değilmiş de, halka karşın yapılmış bir devrimmiş gibi algılanınca, Cumhuriyet bir anda seçkinci bürokratların, askeri oligarşinin ve yüksek kent burjuvazisinin ideolojisi haline geliyor. Böylece kendini dışlanmış hisseden halk, kafalarına yanlış enjekte edilen Atatürkçülüğe tavır alıyor ve bir savunma refleksi olarak dini kullanan sağ partilere yöneliyor. Bugün iktidarda olan AKP’nin, neden orada olduğunu bir türlü anlayamayan bazı şekilci/dogmacı Atatürkçülerin farkına varması gereken şey bu. 38’den sonra kendi kendilerine yarattıkları Atatürkçülük mitosu, sonunda en karşı oldukları insanlara iktidar yolunu açtı.
38’den sonra devlet politikamız batı karşıtlığını kabul etmez hale gelmiştir ya, bu halk arasında büyük tepki çektiğinden (çünkü Kemalizmin anti-emperyalist duruşu aslında halkın iliklerine işlemiştir), batıya karşı olan partileri kapatmak için yeni bir kılıf bulunmak zorunluydu. Sonuçta, şu anti-laik, bu komünist dediler ve batıya karşı olanın kafasını derhal kopardılar.
Bugün AKP kadrolarının birçoğu eski Refah Partisi kökenli. O halde Refah Partisi’nin kapatılmasını destekleyen Batı, nasıl oldu da, 2008’de AKP kapatılmasın diye kazanca kıyamet koparttı? Ve lütfen dikkat: AKP’ye kapatılma davası ne zaman açılmıştı? AB politikalarından uzaklaşıldığı zaman. AKP, gelenekçilerden kopup yeni bir parti olarak kurulurken şunu çok iyi fark etmişti: Bu ülkede batıya dayandığınız müddetçe ister dinci ve anti-laik, ister herhangi bir aşırı uçta olun, iktidara gelme şansınız vardır.
Mustafa Kemal’i halkından koparan CHP ve 38’den sonra işbaşına gelenler otursunlar kına yaksınlar şimdi…

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Merhaba Bahadır;çok güzel bir yazı,anlaşılır bir tespit.
palaşımın için teşekkürler..
Bilge ERTÜRK