9 Şubat 2010 Salı

İRAN

İran Batı'nın tüm tehditlerine karşın uranyum zenginleştirme programına devam ediyor.
Nereden bakarsanız bakın bu, İran'ın da artık bir nükleer güç olduğunu gösterir.
Amerika ve Batı dünyası bundan rahatsız doğal olarak; çünkü İran'daki gelişmeler şu anlama geliyor gerçekten de: Dünyada güç dengeleri büyük bir değişim gösteriyor.
Yüzyıllarca gücü elinde bulunduran Batı, 2008 kriziyle önce ekonomik gücünü paylaşmak zorunda kaldı (G-8 zirvesinin dışında bir de G-20 zirvesinin ortaya çıkması bunu göstermiyor mu?), şimdi de dünyayı hizaya getirmek için daima elinde bulunmuş olan nükleer gücü başkaları da üretmeye başladı.
Bir ülkenin nükleer gücünü kullanma ihtimalini düşünmek bile korkunç.
Hatta bu insanlık dışı bir bir şeydir.
Ancak İran'ı bu hale getiren aslında Batı'nın ta kendisi.
Sen bütün dünyayı kendi himayene almaya kalkarsan, bunu kabul etmeyen bazıları da korunma refleksiyle silahlanır.
İran'ın ufak tefek karizmatik lideri Ahmedinecad, uranyum zenginleştirmeyi tıp alanında kullanacaklarını söylese de, bilindiği üzere Batılıların ön yargılarını kırmak her zaman zordur.
Bunu ABD benzer bahanelerle Irak'ın altını üstüne getirirken görmüştük.
Şimdi ne olacak?
İran'a askeri müdahale çok zor görünüyor.
Çünkü, artık ABD'nin tüm dünyayı yanına alması imkansız.
Ortada bir dünya gücü olan Çin gerçeği var.
Ruslar'da soğuk savaşın sonundaki tutukluklarını üzerlerinden attılar ve öyle ya da böyle tekrar bir güç olma yolundalar.
Latin Amerika'nın eski 'muz cumhuriyetleri'n de ise esen sosyalist rüzgarlar sonucunda buralarda Sam Amca'nın elinden kayıp gitti.
Sonuç?
Dünyanın soğuk savaş sonrasında kapıldığı 'tek kutuplu dünya' düşüncesinin bir masal olduğu ortaya çıkıyor.
Çünkü tek kutuplu değil 'çok kutuplu' bir dünyaya gidişat var.
İran'a uyarıların sertleşmesi konusuna gelince...
Birileri önce kendi pisliklerini temizlemeli ki, diğerlerinin gözünde mantıklı olabilsin; öyle değil mi?

Hiç yorum yok: