2 Şubat 2010 Salı

İÇİ KOF BİR DEMOKRASİ

Demokrasi demokrasi deniyor, iyi hoş ta, demokrasi sadece seçimde oy atmak ya da iktidarı değiştirmek midir?
Bizde öyle sanılıyor maalesef.
Sağlıklı bir demokrasi tüm toplumsal sınıfların yönetimde söz sahibi olması değil mi?
Sözde öyle, ama icraatta hayır.
Bizde demokrasi halk adına tepedeki oligarşinin konuşması demek. Meclisteki 550 milletvekilini halk seçti sanıyoruz, ama şuna dikkat etmiyoruz hiç: önümüze parti genel merkezlerince hazırlanmış aday listeleri konuyor, ama listedeki isimlerin bizle alakası bile yok, çünkü adayımızı biz değil parti başkanı seçiyor.
E nerde demokrasi?
Böyle bir demokrasi, bırak seni yönetimde söz sahibi yapmayı, başına bir otorite dikmeye vesile olur yalnızca.
Bunun böyle olduğu çok açık ortada değil mi?
Hani demokrasi aracılığıyla temsil edilmesi gerekenler? Hani nerede işçiler, kadınlar, çevreciler, eşcinseller, ezilenler, öğrenciler, beyaz yakalılar vs...?
Olamaz, temsil edilemezler...
Çünkü her zaman inandığım birşey var: demokrasi yalnızca ülkeye egemen olan sistemden çıkarı olan sınıfların temsil edilmesine olanak sağlayan bir yönetim biçimidir. Bu şu demek; yani sen kapitalizme, serbest piyasa ekonomisine dayanmış bir ülkeysen, o ülkede yalnızca buna inanan, yalnızca sermayeyi koruyup kollayan partilere izin verilir.
Bir zamanlar 'milli görüş'çü olan AKP'liler ne zaman demokrasiye inanır oldu?
Kapitalistleşmeye başladıkları zaman...
Meselenin özü şu: Birbirinden özünde hiçbir farkı olmayan bir avuç parti arasından birini iktidara oturtmak demokrasi değildir.
            Şişeler farklı ama hepsinde su var.

Demokrasiye çok inandığını söyleyen bazı insanlar TEKEL işçilerinin eylemine neden tahammül edemiyor acaba?
Kimse halka masal anlatmasın.

Hiç yorum yok: