11 Ocak 2010 Pazartesi

ÜTOPYA'DAN DİSTOPYA'YA: "AVATAR"

'Avatar', dev bütçeli maliyeti ile bir rekor kırıp ülkemiz sinemalarına (Amerika ile aynı anda) geldiğinde, bu durum çok dikkatimi çekmemiş, "bilindik Amerikan bilim-kurgu filmlerinden birisi daha," diye düşünmüştüm. Ancak bu sefer filmin bir felaketi değil de, gelecekteki başka bir gezegeni anlatıyor olması, bende filmi izleme isteği uyandırdı. Amerikalılar, nasıl bir gezegen tasvir etmişlerdi bakalım? 
Filmin vizyona girmesinden birkaç gün sonra gazetelerde çıkan bir haber sinemanın yolunu tutmamı kesinleştirdi. Haberde, Amerikalı liberal muhafazakarların, filme, 'sosyalizm' propagandası yaptığından dolayı tepkili oldukları belirtiliyordu. Bu gerçekten ilginç (kapitalizmin kar mantığına uygun olarak milyarlarca doların harcandığı bir film nasıl oluyordu da 'Sosyalizm' propagandası yapmakla itham ediliyordu?), aynı zamanda kafa karıştıran bir durumdu kuşkusuz ve sonuç olarak, ver elini sinema...
Filme değinmeden önce, kısaca biraz gerilere, 1516 yılına gidelim. Thomas More isimli bir İngiliz yazar, "Ütopya" isimli bir roman yazmıştı bahsi geçen yıl. Roman,  'var olmayan,' bir ülkede, bir adada geçmekteydi ve içeriğinde ütopik ve hayali (ama olması arzu edilen) bir dünya tasvir ediliyordu. İnsanların hür ve eşit olduğu bu 'Ütopya' toplumu, ortaya çıkışından tam 332 yıl sonra, (yani "Komünist Manifesto" nun yayınlandığı yıl olan 1848'de), bilimsel sosyalizmin aslında ilk tohumu olduğundan habersizdi.
Distopya, ütopya'nın tersi, yani onu olumsuzlayan, ütopya 'güzel yer' e gönderme yaparken, 'kötü' olarak ele alınır genellikle.
Filmin, varsa eğer politik mesajını anlamakta bu önemli, çünkü 'Avatar'ın geçtiği 2154 yılında, Amerika emperyalist (yayılmacı) politikalarını sürdürmekte, artık doğanın tükenmiş olduğu dünyamızdan uzaya, bilinmedik, kirletilmemiş ve güzel kalmış gezegenlere el atmaktadır. Bu durum filmde mevcut zaten: yıl 2154 ve Amerika hala bir yerlere, orayı adam edeceği (uzay gemisinin komutanı 'kötü' adam, 'Pandora' gezegeninde yaşayanları 'barbar' olarak niteler) iddiasıyla el atma hakkını kendinde görebilmekte. Bu aslında Hollywood sinemasının bilindik bir temasıdır; yani bilhassa soğuk savaş yıllarından beri yapılan filmlerinde görürüz ki, dünyayı hep Amerikalılar kurtarır (Öyle ki, toplumlarında kitlesel tepkilerin yükseldiği Vietnam Savaşı karşıtlığında -68'ler- bile Hollywood, resmi (emperyalist) politikalarının yanında olan filmler yapmıştır). Ve bu bağlamda, oldum olası Amerikan sinemasının gizli 'faşizan' nitelikler taşıdığını hep hissetmişimdir ki, sanırım sinemaya az buçuk ilgi duyan herkes benimle aynı görüştedir.
Ancak, 'Avatar' bu bakımdan bir kırılma noktasıdır denebilir. Filmin, evet, bir anti-emperyalist bir duruşu var ve bu bakımdan geleneksel püriten Amerikalıları kızdırmış olması normal. Amerika'nın bilhassa 2.Dünya Savaşın'dan sonra dünyaya yayılması ve süper güç olmasının getirdiği ekonomik ve toplumsal maliyetler, uzun yıllar görsel (sinema gibi yani) araçlarla ört bas edildi. Gösterinin herşeyin üstünde bir değer olduğu toplumda kitlesel bir körlük kaçınılmaz sonuçtu. Öte yandan, 2008'deki ekonomik krizin kapitalizm balonunu patlatmasıyla birlikte Amerikalılar (bir ölçüde de olsa) birşeyleri sorgular oldu. Yani şöyle denilebilir mi? Son yüzyıldır emperyalist politikalar için devlet (ABD) savaşlara ve silah sanayiine o kadar para ayırdı ki, şimdi krizde milyonlarca Amerikalı evsiz ve işsiz kalırken, yani politikanın ekonomik bedelini sıradan insan öderken, emperyalizmin ne getirdiği ve ne götürdüğü üstüne bir toplumsal maliyet çıkarmanın zamanı geldi. (ki, bu da Amerikan kapitalizminin ruhudur -yani kar/zarar hesabı-).
Filmin 'sosyalizm' propagandası yapıp yapmadığına gelince: Kesinlikle, hayır! Amerikalı muhafazakar liberallerin tepkilerini, onların süzme cahilliklerine ve 'buluttan nem kapma' gibi damarlarına işlemiş özelliklerine veriyorum ben. Bu 'buluttan nem kapma' durumu, genellikle sistem eleştirisi olduğu an ortaya çıkar onlarda. Ülkenin Devlet Başkanı, "herkese devlet tarafından sağlık sigortası" dediğinde bile (sanki bu kötü birşeymiş gibi!), "Obama, Amerikayı sosyalizme götürüyor!" diye yaygara kopartan bir toplumdan söz ediyoruz.
Pandora'da yaşayan canlıların birbirine bağlılıkları, bu birlikte olma durumlarını 'halk' terimini (ki, evet, sosyalizmi çağrıştırır bu; tıpkı kapitalizmde bireyin öne çıkması gibi) kullanarak ifade etmeleri ve düşmana karşı gelme öğeleri, filmin 'sosyalizm' propagandası yaptığı anlamına gelmiyor.
Keza, böyle bir iddiada bulunulmuş olması, aklıma, sosyalizm idealinin kapitalizm tarafından metalaştırıldığı şüphesini getirmiyor değil.
Baksanıza, filmin 'sosyalizm' propagandası yaptığı eleştirileri aldığını okur okumaz sinemaya koştuğuma göre...

Hiç yorum yok: