5 Ocak 2010 Salı

DİKEY MODERNLEŞME NE KADAR MODERN?

Burj Dubai 818 metrelik devasa yüksekliği ve 4.1 milyar dolarlık inanılmaz maliyetiyle Dubai semalarındaki yerini görkemli bir açılışla aldı ya, insanda kafa karışıklığına neden olabiliyor bu durum.
Şöyle ki...
Haberi ilk okuduğumda doğal olarak modernleşme ile mimari arasındaki ilişkiyi düşündüm: Tarihten gelen ve ileriye dönük olan modernleşme, kendini görsellik zemininde en fazla mimari alanında göstermiştir, evet. New York'ta 19.yüzyılın sonları ile 20.yüzyılın başlarında yükselen gökdelenler aynı zamanda ilerlemenin bir göstergesiydi. Yani güç-simge ikircikliğini içlerinde en çok benimsemiş millet olan Amerikalılara göre bu, çağdaşlaşmayı, modern zamanları ve gücü gösteriyordu. 'Amerikan Rüyası'ndan bahsetmek için gösterişe ihtiyaç vardı kuşkusuz. Gökyüzüne ne kadar çıkarsanız, bu sizin ne kadar ilerlediğinizin ispatıydı bir bakıma.
2010 yılına henüz girdiğimiz şu sıralar, normal insan aklı kalıplarına göre modernleşme, dikeye doğru bir yükselişle algılanmıyor olsa gerek, çünkü modernleşme hakkında çok daha başka düşüncelere sahibiz artık. İklim değişikliklerinin yol açtığı sorunlar, açlık ve küresel düzendeki çarpıklıklar yerküremizi kurtarmaya yönelik politikalara ilgi duymaya itiyor bizi. Modernleşme dikey olarak bir yükselişten yataya, toprağa, ayak bastığımız yere, dünyamıza geri dönüyor aslına bakılırsa. Ya da öyle olmalı...
Az da olsa bunun farkına varmaya başlayan Batılılar, mimari alanında kendilerine pek bir iş kalmayınca, 'eh, en azından bizde eskiyen şeyi geri kalmış toplumlara yeniymiş gibi sunalım,' mantığını (hep öyle olmamış mıdır? Mesela hatırlayalım: bizde, ordumuzun Amerikalıların artık silahlarını kullanmasından yakınmadık mı yıllarca?) güttüler ve modernleşmenin (bir zamanlar!) en büyük simgesi olan dikeyleşmeyi dekadan ve üretimden bihaber, ama tüketimin cazibesine kapılmış olan Araplara ihraç ettiler. Batılı mühendisler, mimarlar oralarda iş alıp zenginleşe dursunlar, Araplarda kendilerinin modernleştiklerini sanarak yaşayıp gidiyor böylece...
Olayın bir de ekonomik boyutu var tabii. Yani dünyanın yarısı açlıktan kırılırken, diğer tarafta 4.1 milyar dolara gökdelen yaptıran görgüsüzler var dünyamızda. Ama neye yarar ki bunu düşünmek. İnsanoğlu gökdelenin, o arsız beton yığınının cazibesine kapılmışken...

Hiç yorum yok: